SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EYMAN VE’N-NUZUR BAHSİ

<< 3253 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ ثَعْلَبَةَ الطَّائِيُّ عَنْ ابْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ حَلَفَ بِالْأَمَانَةِ فَلَيْسَ مِنَّا

 

İbn Büreyde; babasından, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

 

"Emanet’e yemin eden, bizden değildir."

 

 

İzah:

Ahmed b. Hanbel, V, 352.

 

Hadis-i şerif, emanete yemin etmenin caiz olmadığını göstermektedir.

 

Hattâbî, bu hadisle ilgili olarak şöyle der: "Emanete yeminin mekruh oluşu; Allah'ın, sadece Allah ve sıfatları ile yemin etmeyi emretmiş olmasından dolayı olsa gerektir. Emanet Allah'ın sıfatlarından değil, sadece emirlerinden bir emir ve farzlarından biridir. Müslümanlar, emanete yeminden; bunun Allah'ın ismi ve sıfatları ile bir tutulması olacağından dolayı nehyedilmişlerdir. Ebû Hanîfe ve arkadaşları; bir kimse Allah'ın emanetine ye­min ederim ki derse bu yemindir ve keffaret gerekir derler. Şafiî ise, bunun yemin olmadığını dolayısıyla keffaretin gerekmediğini söyler."

 

Bu ifadelerden; emanete yemin etmenin haram değil mekruh olduğu ve bu kerahate sebebin, emanetin Allah'ın isim ve sıfatlarından biri olmayışı anlaşılmaktadır.

 

Hattâbî, Hanefîlerin emanete yemini, yemin saydıklarını söyler. Fakat bu Hanefîler arasında ittifak edilen bir mesele değildir. Hanefî âlimlerinin bu konudaki ifadelen farklıdır.

 

Bedâi'de şöyle denilir: "Eğer, "ve emanetillâhi = Allah'ın emanetine yemin ederim ki" derse; Asıl'da bunun yemin olduğu söylenir. İbn Semâa ise, Ebû Yusuf'tan bunun yemin olmadığının nakledildiğini bildirir. Tahâ-vî, arkadaşlarımızdan rivayetle bunun yemin olmadığını söyler. Tahâvî'nin sözünün delili şudur: Allah'ın emaneti, namaz, oruç ve başkaları gibi kulla­rın ibadet ettikleri Allah'ın farzlarından bir farzdır. Allah (c.c); "Biz ema­neti göklere, yere ve dağlara arzettik. Onu yüklenmekten kaçındılar..." bu­yurmuştur.[Ahzâb 72] Emanete yemin, Allah'ın isminden başka bir şeyle yemin ol­duğu için yemin sayılmaz. Asıl'da zikredilenin izahı da şudur: Yemin esna­sında Allah'a izafe edilen emanetle, Allah'ın sıfatı kasdedilir. Nitekim "emîn", Allah'ın sıfatlarındandır, o da "emanet" kökünden türemiştir. Mut­lak olarak zikredildiğinde, özellikle kasem konusunda, onunla Allah'ın sı­fatı murad edilir."

 

Görüldüğü gibi AUahın emanetine edilen yeminin yemin sayılıp sayıl­mayacağı konusunda Hanefilerden iki görüş vardır. Kâsânî, Bedâi' adında­ki eserinde bu görüşleri ve her birinin aklî izahını yapmıştır. Asi, İmam Mu-hammed'in Mebsût adındaki kitabıdır. Zâhiru'r-rivâye eserlerinden birisi ol­duğu için Hanefî mezhebinde ondaki görüşler daha esah kabul edilir.

 

Hz. Nebi (s.a.v.)'in, "emanete yemin eden bizden değildir" sözün­deki, "bizden değildir" ifadesi; "bizim yolumuza uyanlardan değildir" ma­nasınadır. Yoksa, "bizim mensub olduğumuz dinden değildir" demek ma­nasına gelmez. Kâdî şöyle der: "Bizim huyumuzda olanlardan değil, başkalarına benzeyenlerdendir. Çünkü o, ehl-i kitabın âdetindendir. Herhalde bu­nunla tehdidi kasdetmiştir."